31 Ocak 2013 Perşembe

ERENGÜLÜN ÜÇ HALİ...yakında blogumda

Bu aralar "bitki ressamlığı" kursu için proje hazırlamaya çalışıyorum. Bitki ressamlığı çok zevkli ama bir o kadar da meşakkatli bir uğraşmış...Bunu gayet iyi anladım! Bir yaprağı çizebilmek için saatlerce uğraşmak gerekiyor. Gündüz işte olduğumdan; eve gelince de malum "ANNELİK" (dünyanın en güzel mesleği) ve "EV HANIMLIĞI" gömleklerimi giydiğimden ancak çocuklar yatınca gece geç vakitte proje için çalışabiliyorum. Çiçekler o kadar değişken ki! Çalışmaya başlıyorsunuz, iki yaprak çiziyorsunuz, ertesi günü yaprakların konumu, rengi, her şeyi değişebiliyor :( Çizemediğiniz yaprakları bir sonraki günkü konumlarına göre çizerseniz de, bir önceki gün çizdiğiniz yapraklarla  bütünlük bozuluyor. Haydaaa sil baştan! Aslında bir bitkiyi tek oturuşta çizmek gerekiyor ki, tabi bu benim için şu an "tüm gün" demek...Ve de imkansız demek...Neyse bir şekilde halledeceğim :) İşte bu sebepten bu aralar blog için hazırladığım yazılar yarım kaldı maalesef :( kusura bakmayın.


Çok yakın bir arkadaşımın "çocuklarıyla kaliteli zaman" geçirmek isteyen ebeveynler için kurguladığı ve takipçisi olduğum sevimli web sitesinin (http://terazilastikcimnastik.com/) Şubat ayı konuğu olacağım! Çiçeklerle ilgili bazı bilgileri paylaşmanın yanı sıra anneler ve çocukları için beraber yapabilecekleri aranjmanlar düzenleyeceğim. Bunları sizlerle blogdan da paylaşacağım. İşte bu aranjmanların başrol oyuncusu  yukardaki "ERENGÜL" olacak...

28 Ocak 2013 Pazartesi

adım adım "LALE DEVRİ"...


En sevdiğim çiçek "LALE"dir. Laleye olan tutkum kızımın doğumunda gelen  pembe lalelerle başladı. Daha önce de laleyi severdim, ama biraz da kız annesi bir lohusa olmanın da duygusallığıyla, o an lalelere tutuldum ve yaklaşık on senedir de bu hissiyatım değişmedi...En sevdiklerim ise beyaz ve pembe lalelerdir. Laleler hakkında yazacak çok şey var, ama bunun yerine size yeni çıkan bir kitap öneriyorum: Gül İrepoğlu'nun  Yapı Kredi Yayınları'ndan Ocak 2013'te çıkan kitabı Lale-Doğada, Tarihte, Sanatta. 


27 Ocak 2013 Pazar

Orkidelerim açıyor!

Ofisimdeki penceremi süsleyen orkidelerimin hepsi aynı anda açmaya başladı. Sanıyorum birbirlerini kıskandılar! Çiçeklerin duyguları olduğuna inananlardanım. Bunun üzerine bilimsel araştırmalar okumuştum. Konuşmanın gerçekten işe yaradığını ve insanların yaydıkları pozitif enerjiden etkilendikleri kanıtlanmış. Yani sadece suyunu vermek yeterli değil; gerçekten de SEVGİnizi vermeniz gerekiyor:) 

Fotoğrafları ben çektim, idare edin :)
(Fotoğrafların üzerine tıklayarak orijinal boyutlarında görebilirsiniz; o zaman bu kadar kötü değiller :) Fotoğraf çekmeyi öğrenmem lazım!)



İlk başta aşağıdaki orkidem tomurcuklanmaya başladı ve ilk o çiçek açtı. Şu an 3 açmış çiçeği var ve daha açmamış 9 tane de tomurcuğu var:


Sonrasında bir baktım ki hepsi birer bire tomurcuklandı. Orkide bakımı ile alakalı webde bir sürü bilgi bulabilirsiniz. Ben ne yapıyorum diye sorarsanız: Benim orkidelerim öğleden sonra güneş alan, ama her daim bol ışıklı penceremin kenarında duruyor. Direkt güneş ışınları geldiğinde storları indiriyorum. Kökleri sürekli nemli tutuyorum ve her hafta vitamin veriyorum. Yaklaşık 6 ayda bir açıyorlar. Çiçekleri çok uzun süre kalıyor. Birkaç ay çiçekler durabiliyor. Güzel çiçek gerçekten...

25 Ocak 2013 Cuma

Kahveniz bol "çiçekli" olsun...(3. bölüm: Keyf-i kahve)


"Kahveniz bol çiçekli olsun" yazı dizimin 3. ve son bölümü olan Keyf-i kahve bölümünü okumadan önce kendinize bol köpüklü bir Türk kahvesi yapmanızı ve yazımı rahmetli Barış Manço'un "Eski Bir Fincan" adlı şarkısı eşliğinde okumanızı tavsiye ediyorum:

Bir nergis bir nergise "Hangimiz daha güzel?" demiş...

Geçen Pazar kahvaltı davetime (Bkz."KAR TANELERİ ile kahvaltı" adlı yayınım http://telemgoksadikoglu.blogspot.com/2013/01/kar-taneleri-ile-kahvalt.html)
katılan arkadaşlarımdan biri, beni çok mutlu eden "kocaman bir buket fulya" getirdi...Mis gibi kokan fulyalara bayılırım! 1000'den fazla türü olan NERGİSGİLLERden olan FULYA soğanlı bir çiçek türü olup Ocak-Şubat aylarında çiçek açar. Yani tam mevsimi! Şu aralar her çiçekçide bulabileceğiniz fulyaların hayatınıza mutluluk katmasını kaçırmayın derim! Hemen bir çiçekçiye gidin ve bir demet fulya alın ve kokusunu her an duyabileceğiniz bir yere yerleştirin. Sıcağı sevmeyen fulyaları, akşamları balkon gibi serin bir yerde bırakırsanız ve her gün suyunu değiştirirseniz ömürlerini uzatmış olursunuz. (Bkz. "Vazodaki çiçeklerinizin uzun süre dayanması için öneriler" adlı yayınım http://telemgoksadikoglu.blogspot.com/2012/11/vazodaki-ciceklerinizin-uzun-sure.html

Fulyalar, sokak satıcılarında genelde yeşil yapraklarla zenginleştirilmiş halde satılırlar, ancak bu yapraklar bence fulyanın güzelliğini örtüyor. Ben, çok zarif bir çiçek olan fulyayı tek başına kullanmayı tercih ediyorum. İşte o zaman "kocaman" bir demet almak gerekiyor, tıpkı sevgili arkadaşımın yaptığı gibi :) (Teşekkürler tekrardan...)

Birbiriyle aynı desende, aynı boyutta ya da aynı tarzda vazoları ikili/üçlü/dörtlü kombinasyonlar halinde kullanmayı çok seviyorum. İşte bu kullanımlardan biri: (Vazolar Mudo Konsept'ten)

24 Ocak 2013 Perşembe

Guns N' Roses

Bir zamanlar ben de gençtim:) Ve efsane grup "Guns N' Roses" hayranıydım...Fanatik bir hayran olmasam da konserine gitmişliğim bile var! Nedense bu aranjmanı yaptıktan sonra ihtiva ettiği güller ve de uzun ince lavanta ve okaliptus yaprakları "Guns N' Roses (Silahlar ve Güller)"u çağrıştırdı...


21 Ocak 2013 Pazartesi

"KAR TANELERİ" ile kahvaltı...



Bugün İstanbul harikulade, güneşli bir sabaha uyandı...Heyecan ve biraz da telaşla kalkmıştım; kahvaltıda misafirlerim vardı malum! Ailemin diğer bireyleri hala uyuduğundan eve sessizlik hakimdi. Onları uyandırmamaya çalışarak mutfağa yöneldim. Ama salonun duvarlarında, jaluzilerin bantları arasından sızan güneşin oluşturduğu yansımalar ve bu yansımaların yarattığı sıcaklık hissi beni durdurdu...Soğuk, yağışlı ve karanlık günlerin ardından gelen bu güneş bana eski dostlarımın sıcaklığını anımsattı...Ne güzel; bugün onlarla beraber sıcak ve keyifli bir gün geçirecektim...

18 Ocak 2013 Cuma

Eski dostlarla "KAR TANELERİ" ile kahvaltı...

Resim: http://www.picturesofwinter.net/snowmanwithbird.jpg
Bu Pazar, lise arkadaşlarıma kahvaltı davetim var...Ben Kadıköy Anadolu Lisesi 1988 yılı mezunuyum. Mezun olduğumuz yıldan bu yana çoğu dönem arkadaşlarımla çeşitli vesilelerle düzenlenen yemeklerde bir araya gelerek eski anıları yad etme şansım oldu. 
İki senedir de ortaokul-lise dönemindeki çekirdek grubumuzla ayda bir görüşmeye başladık. Çocukluk çağlarımızda başlayan, 7 sene aralıksız süren ve bu son iki senedir geçen zaman içinde herkesin kendi yaşam telaşına düşmesi sebebiyle ara verdiğimiz güzel dostluğumuzu perçinlemenin  hazzını yaşıyoruz bugün...Artık hepimiz birer yetişkin ve anne olarak bizlerin tanıştığı yaştaki çocuklarımızı yetiştirmeye çalışıyoruz. Şimdiki çocuklar bizim çocukluğumuzdan "çok" farklı...Onları birbirimize destek olarak anlamaya çalışıyor ve "bizler" gibi ( ne kadar alçak gönüllüyüm! ) topluma faydalı bireyler olmalarına uğraşıyoruz. "İki elimiz kanda" olsa gittiğimiz bu günlerde sevinçlerimizi, üzüntülerimizi paylaşıyor ve arada da bol bol dedikodu yapıyoruz! İşte bu eski, ama aynı zamanda da güncel dostlarım için "KAR TANELERİ" konseptiyle bir kahvaltı hazırlamayı planlıyorum. Soframın detaylarını sizlerle haftaya Pazartesi paylaşacağım...

Eski dostları unutmamanız dileğiyle Emel Sayın'dan "ESKİ DOSTLAR"...(MELEK Filminden alıntı...)

HARİKA BİR HAFTA SONU GEÇİRMENİZ DİLEĞİYLE!

Not: Üniversite arkadaşlarımla ise 21 yıldır süren bir "dolar günümüz" var :))) Yakında bu günle ilgili "özel" bir yayın yapacağım...

GÜLLERİN İÇİNDEN...

"ANNA KARENINA'NIN ŞAPKASI"nda kullandığım güllerin solup gitmesine gönlüm razı olmadığı için, fotoğraf çekiminin ardından aranjmanı bozup aşağıdaki aranjmanı yaptım: "GÜLLERİN İÇİNDEN"

16 Ocak 2013 Çarşamba

adım adım "ANNA KARENINA'NIN ŞAPKASI"....


Geçen hafta, çok sevdiğim bir arkadaşımla Tolstoy'un ünlü eseri "Anna Karenina"nın Joe Wright yönetmenliğindeki vizyondaki yeni yorumuyla ilgili konuştuk. Kendisi filme gitmişti ve filmde kullanılan kostüm ve takıların çok güzel olduğundan bahsetti. O andan itibaren bu filme gitmeye çalışıyorum, ama maalesef henüz kısmet olmadı :( Filmle ilgili yorum ve haberlere göz atmak için biraz internette gezinince Keira Knightley'nin canlandırdığı "Anna"nın ve diğer karakterlerin Jacqueline Durran tarafından tasarlanan giysilerine ben de bayıldım! Özellikle filmde kullanılan şapkaları görünce kendimi bir şapka süslemesinde kullanılacak aranjman tasarlamaktan alıkoyamadım! 

13 Ocak 2013 Pazar

Kahveniz bol "çiçekli" olsun...(2. bölüm: Kahve bitkisi ve kahve kaliteleri)



Sn.Deniz GÜRSOY'un Oğlak Yayıcılık ve Reklamcılık tarafından basılan "Sohbetin bahanesi kahve" adlı kitabından alıntılara devam:
"...Tiryakilik yaratan bu mucize çekirdek Rubiaceae familyasının coffea cinsi tropik çalı türünün meyvesi. Kahve ağacı sıcak ve nemli bir iklime ihtiyaç duyar. Bu nedenle Afrika, Asya ve Amerika kıtalarının ekvatora yakın bölgelerinde, kumlu yamaçlarda Oğlak ve Yay dönenceleri arasında yetiştirilir. 15-20 derece C sıcaklık ve 500-1700 metre yükseklik, kahve ağacının gelişimi için ideal sayılır.

11 Ocak 2013 Cuma

BİRBİRİMİZ OLMADAN ASLA...

Banyomuz için  tasarladığım bu aranjmanın baş oyuncuları erengüller ve brunia; yardımcı oyuncular ise manolya yaprakları ve çalı dalları.

Fotoğraflar: Samir/Telem SADIKOĞLU

Aranjmanı oval, derin olmayan bir cam vazo içine ve tasarımın ortasına da "SILVER BRUNIA" tomurcuklarını yerleştirdim. Brunia çiçek ailesi Güney Afrika'da yetişiyormuş ve onlarca çeşidi varmış. İlk gördüğüm anda çok beğendim ve her tasarımımda kullanmaya başladığım silver (gümüş) brunia, adını gri renginden alıyor. Tasarıma modern, zarif ve değişik; İngilizce tabiriyle "cool" :) bir hava kattığına inanıyorum! Renginden dolayı pembe, sarı, kırmızı, yeşil gibi her renkle rahatça kullanabiliyorsunuz.


10 Ocak 2013 Perşembe

TILSIM...

Bana "tılsım"ıyla dokunan, doğru "nefes" almayı öğreten, doğru nefes almanın hayatımdaki olumlu etkilerini yaşamama neden olan ve güzel kararlar almama vesile olan özel bir arkadaşım  için hazırladığım buketi sizlerle paylaşmak istedim...

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU

"ERENGÜL", artık biliyorsunuz, en favori çiçeklerimden ve şu an tam mevsimi, her yerde bulabilirsiniz! Çiçek dilinde ise erengül "tılsım"ından (charm) etkilendiğiniz kişilere verilir...


7 Ocak 2013 Pazartesi

BİTKİ RESSAMLIĞI

Yazıdaki resimler Işık GÜNER'in web sitesinden alınmış olup kendisine ait çizimlerdir.

5 Ocak'ta bir arkadaşımın tavsiye ettiği (kendisine burdan teşekkür ediyorum) ve ne zamandır gitmeyi hayal ettiğim bir kursa başladım: BİTKİ RESSAMLIĞI KURSU!!!

BLOGUMA İZLEYİCİ OLMANIZ ARZUSU İLE...


Öncelikle hepinize kıymetli zamanlarınızı ayırıp blogumu ziyaret ettiğiniz için teşekkür ediyorum! Umarım blogumda gezinirken keyifli anlar geçiriyorsunuzdur. Sizden aldığım çoğu olumlu :) / azı :) olumsuz yapıcı eleştirilerinizi  çok önemsediğimi ve blogumu geliştirmek için bu eleştirilerin benim için çok kıymetli olduğunu sizlerle paylaşmak istedim. Bloguma halen izleyici olamayan takipçilerim, bloguma üye olmanızı ve ayrıca "yorum göndermenizi" önemsiyorum :)

Sevgilerimle...


Kahveniz bol "çiçekli" olsun...(1. bölüm: Kahvenin Tarihçesi)


Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU

Kahveye, kahve derken tabii ki Türk kahvesine, düşkün olduğumu yazmıştım. (bkz. "BABAMIN DOĞUM GÜNÜ KAHVESİ" adlı yazım/1 Ocak 2013 http://telemgoksadikoglu.blogspot.com/2013/01/babamin-dogum-gunu-kahvesi.html)
Günde mutlaka bir, çoğu zaman da iki kere orta şekerli kahve içmeden yapamam! Türk kahvesinden aldığım zevki başka hiçbir kahveden almam...O sebepledir  ki, tarihimizde keyif, sağlık, sohbet, ikram gibi nedenlerle kültürümüzün önemli bir parçası haline gelmiş  ve  geçmişte sunumu ve içimi özel ritüellerle gerçekleştirilen kahvemizin, günümüzde maalesef, yerini hazır ve filtre kahvelerin almasını görmek içimi acıtıyor...

Özellikle 80'li yıllardan sonra yurt dışından ithal edilen hazır ve filtre kahve çeşitleri rafları doldurmaya ve peşi sıra da uluslararası zincir yabancı kahve dükkanları açılmaya başladı. Küreselleşmeyi özümüzü kaybetmeden yaşamayı seven biri olarak, son derece lezzetli dünya kahvelerini servis eden bu tür dükkanların açılmasını tabii ki olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Ama kendi kahvemize sahip çıkmamız gerektiğini de düşünüyorum. Sevgili takipçilerim, halen aranızda Türk kahvesi tatmamış olanlar ya da pek sevmeyenler varsa umarım yazımı okuduktan sonra denersiniz ya da belki fikriniz değişir:)

Kahve üzerine bu yazımı okumadan önce kendinize şöyle bol köpüklü, mis kokulu bir Türk kahvesi yapmanızı ve gözlerinizi kapayıp kahvenizden bir yudum aldıktan sonra yazımı okumaya başlamanızı tavsiye ediyorum...Benim kahvem hazır, sizinki de hazırsa hadi buyrun...



4 Ocak 2013 Cuma

KRAL PROTEA!

Haftalardır beklediğim "kral protea (king protea)"ma kavuştum! Protea, Güney Afrika'da yetişen bir çiçek ailesi olup çeşitli tipleri mevcuttur. (http://protea.worldonline.co.za/default.htm) "Kral  protea" ise Güney Afrika Cumhuriyeti'nin "milli çiçeği"dir.

Bu büyüleyici çiçeğin yeni bir aranjman tasarlayana kadar tek başına bir vazoda beklemesine gönlüm razı olmadı ve yılbaşından kalan çalıların yapraklarını keserek basit bir aranjman yaptım. Bu aranjmanı sonradan çok beğendim ve henüz başka bir aranjman yapmaya kıyamıyorum...

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU

Gerçekten büyüleyici...

2 Ocak 2013 Çarşamba

BABAMIN DOĞUM GÜNÜ KAHVESİ...

1 Ocak babamın doğum günü...Allah sağlıklı ömürler versin, başımızdan eksik etmesin! Afiyet olsun babacığım...

1 Ocak 2013 Salı

DOSTLAR İÇİN HAZIRLADIĞIM YILBAŞI SOFRAM...

Yeni yıla yıllardır beraber girdiğimiz dostlarımız, yılbaşı yemeği için hazırladığım soframda "aile kahvaltımız için tasarladığım aynı aranjmanı" kullanmama bozulsalar da :) (aynı taşla iki kuş olayı) oldukça sade hazırladığım soframı çok beğendiler:

Fotoğrafı ben çekmek durumunda kaldım, idare edin...

Sevgili dostlarımızla nice beraber gireceğimiz yıllara!
SİZLER GİBİ DOSTLARIMIZ OLDUĞU İÇİN ÇOK MUTLUYUM!

James Brown'un muhteşem performansı tam da hislerimi anlatıyor:
I FEEL GOOD, I KNEW THAT I WOULD
SO GOOD, SO GOOD, I GOT YOU!