30 Aralık 2013 Pazartesi

2014 Yılbaşı Davetine hazırlanırken...(Preparing for 2014 New Year's Dinner...)

Yeni bir yıla dostlarımızla girmekten bu sene de vazgeçmiyoruz...Artık bir klasik haline gelen bizim evdeki yılbaşı daveti için bu sene "İstanbul" gibi bir sofra hazırlamak niyetindeyim. Sofranın, tıpkı yaşadığım ve aşık olduğum şehir İstanbul gibi, hem doğu hem de batının başarılı bir şekilde sentezlendiği,  eskiye sahip çıkan, yeniliklere açık, dinamik, tepeler üstünde, bereketli, yeşil, karmaşık ama estetik, şaşırtıcı, ışıltılı ve de tıpkı İstanbul gibi "lezzetli" ve "kimsenin terk etmek istemeyeceği" bir sofra olmasını istiyorum...

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU

Yılbaşı hafta arasına denk geldiği için ve de çalışan bir hanım olduğum için hafta sonundan hazırlıklara keyifle başladım. Öncelikle sofrada İstanbul'un ışıltısını yansıtacak ve yılbaşı ruhuna da uygun birçok mum olmalı diye düşünüyorum...Aşağıda gördüğünüz üçlü mum düzenlemesini üçgen formlu tahta tabaklarımı mum tabağı haline getirerek elde ettim. Kraft kağıdı ve doğal rafya ile sardığım farklı renk ve büyüklüklerde mumların etrafına tuzlu kabuklu fındıklar (Zamanı geçtiği için bu fındıkları yiyemedik, ancak bir yerlerde değerlendiririm diye atmamıştım; işte fırsat!), simle kaplanmış minik cevizler ve de kabakgiller familyasından karpuz görünümlü bir sarmaşığın minik meyvelerini yerleştirdim.

Başak için...

Sevgili Başak için tasarladığım bu çiçek aranjmanında kuru ve yapay çiçek karışımı çiçekler kullandım...

12 Aralık 2013 Perşembe

Leucadendron "SAFARI SUNSET" çiçeği 1773itü Satış Mekanında...

1773itü için bu hafta kullandığım çiçek yeni keşfim Leucadendron "SAFARI SUNSET". Kırmızı yapraklarının içinde sarı tomurcukları var...Safari Sunset bir Güney Afrika çiçeği ve ılıman ortamlarda yetişiyormuş. Vazo ömrü uzun imiş. Göreceğiz :) Ben çok sevdim bu çiçeği...Bence yılbaşı çiçeği olarak kullanılan KOKINA'lardan daha güzel...



10 Aralık 2013 Salı

EVDEKİ SUKKULENT ÇILGINLIĞI...Sukkulentler hakkında pratik bilgiler...

Yazlıktan sonra kışlık evimde de bir tutkum haline gelen sukkulentlerle yaptığım yeni arajmanlarımı sizlerle paylaşmak istedim...

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU

Tahtadan oyularak yapılmış bu kayık şeklindeki saksının içine aloe, echeveria ve aeonium cinslerinde sukkulentler dikerek elde ettiğim bu aranjmanı orta sehpamızda kullanıyorum.

9 Aralık 2013 Pazartesi

İZLEYİCİM OLMANIZ DİLEĞİYLE ERENGÜLLERLE KALIN...

Blogumda ara sıra geziniyor amma velakin izleyicim olmaya üşeniyorsanız çok üzülürüm :( İzleyici sayımı arttırmaya çalışıyorum, malum bu tip faaliyetlerde bu manevi bir tatmin oluyor :) Nasıl izleyici olabilirsinize göz atmak için daha önceki yayınıma (http://telemgoksadikoglu.blogspot.com/2012/11/nasil-izleyicim-olabilirsiniz.html) tıklayabilirsiniz.

Ama öncesinde MFÖ'den "Benim halen umudum var"ı dinleyebilirsiniz. Tam da bu durumuma uygun bir şarkı :)
TEŞEKKÜRLER!!!

8 Aralık 2013 Pazar

YELKENLİ PASTA..

Yelkenli konseptinde tasarladığım akşam yemeğinin ardından doğum günü kutlamasına geçtik (Bkz. http://telemgoksadikoglu.blogspot.com/2013/12/sofray-yelkenliler-bast.html). Eşimin doğum günü pastasını, yıllardır tüm doğum günlerimizde pastalarımızı yaptırdığımız Acıbadem Görgülü Pastanesine yaptırdım. Pastaları genelde tamamen ben tasarlıyorum veya bazen de internetten bulduğum bazı fikirleri kullanıyorum. Görgülü'deki pasta tasarımcısı ve ustaları da başarıyla uyguluyorlar:) Bu pasta için de, internette yelkenli konseptiyle arama yaptığımda gördüğüm bir pastayı ufak birkaç değişiklikle uygulamalarını rica ettim. Sonuç çok başarılı oldu:) Yanında da kayınvalidemin ENFES aşuresini de kırmızı kaselerde ikram ettim.

Fotoğrafları doğum günü "çocuğu" Samir çekti tabii ki :)

Runner olarak yine balıkçı ağını kullandım. Balıkçı ağına bu sefer deniz kabuğu koleksiyonumuzdan bazı parçalar takıldı! Çeşitli deniz kabuklarını çıkarmayı veya satın almayı ailecek çok severiz...Pastanın arkasında da maalesef görülmeyen NAUTILUS gibi bazı harika deniz kabukları sofraya tekneyle bir gezintiye çıkmışız havası verdi...Elimdeki denizatını ise henüz koyacak yer bulamamışım :)  

7 Aralık 2013 Cumartesi

Sofrayı "YELKENLİ"ler bastı!!!

Birkaç aydır evde yemek daveti veremiyorduk; malum oğlumuzun TEOG sınavları yüzünden kamptaydık :) Neyse ki 28-29 Kasım'da yapılan sınavlar sonucunda birinci aşamayı atlattık...Sınav kampı (!) yüzünden ertelediğimiz eşimin doğum günü kutlamasını, sınav ertesi geçen Pazar bir yemek daveti ile gerçekleştirdik. Aslında Samir bu tip kutlamalardan pek hoşlanmaz ama işin içine aile yemeği girince laf edemedi :)))

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU 
Eşimin yelken yarışçısı olması sebebiyle doğum gününde verdiğimiz yemek davetinin konseptini daha önce de yazdığım gibi "YELKENLİ" olarak belirledim. Yelkenli konseptine uygun olarak menüde ana yemek olarak balığın yanı sıra çeşitli salata ve mezeler bulunuyordu. 

Sofrada kullandığım ana renkleri mavi ve kırmızı olarak belirledim. Servis tabaklarının altına runner olarak balıkçı ağı serdim:) Peçete halkası olarak iskota halatlarına da CAMADAN düğümleri attık :)

3 Aralık 2013 Salı

GÜLİN...

Kızımın öğretmeni Sevgili Gülin Hn için...


Gülin'in anlamının "gülden gelen" olduğunu öğrenince aranjmanda güllerin başrolde olmasını istedim...Aranjmanda kullandigim diger harika bir cicek sol tarafta gri kozalaklarin iki yaninda gorulen AMERILIS idi. Amerilis ve gullerin rengini ayni tonlarda sectim: cok koyu kirmizi...Aranjmanin kosesine yerlestirdigim SUKKULENT ile aranjmanin tek duzelikten siyrilmasini sagladim. Sol tarafta gorunen pembe tomurcuklu dallarin aranjmana rahatlatici ve sakin bir hareket kazandirdigini dusunuyorum. Ciceklerin koyu kirmizi ve gri tonlariyla uyumlu gri renkteki eskitme beton vazonun aranjmanin daha hos gorunmesinde onemli bir unsur oldugu ortada...
Ogretmenlerimizin kiymetini her daim bilmeniz dilegiyle...

1 Aralık 2013 Pazar

'Yelkenli' konsepti ile tasarladigim aksam yemegi hazirliklari...

Yarin aksam verecegimiz yemek davetinin konseptini 'YELKENLI' olarak belirledim. Hazirliklara bu aksamdan basladim dogal olarak:) Kullanacagim malzemeler arasinda halat, balik agi, cesitli minik yelkenliler, denizle alkali dalgic basligi, fener, capa ve pervane gibi anahtarliklar bulunuyor. Menude de tabii ki balik var:)

22 Kasım 2013 Cuma

18 Kasım 2013 Pazartesi

"GERİ DÖNÜŞÜM" konsepti üzerine kurgulanan 1773itü Satış Mekanının Açılış kokteyli (24 Ekim 2013)

“Logo” bir markayı tanıtan en önemli unsurdur. Bir markanın logosunu taşıyan bir ürünü giyen veya kullanan kişinin o gün içinde binlerce kişi tarafından görülmesi pazarlama ve reklamın oldukça pahalı olduğu günümüzde kullanıcının yürüyen bir reklam panosu kadar, hatta daha fazla etkili olmasını sağlamaktadır.

Bir kuruma aidiyet duygusunu geliştirmede en önemli araçlardan biri, o kurumun simgelerini taşıyan eşyaların kurum mensupları tarafından kullanılmasıdır. Kuruma aidiyet duygusu taşıyan mensuplar,  kurumlarını daha ileriye götürme arzusunu taşırlar. 

Bu bağlamda İTÜ’nün tasarım yüzü olan ve ÎTÛ logolu ûrûnlerin satildigi 1773itü Satış Mekanını çok önemsiyorum. Mekanda satılan ürünlerin, en başta gençler arasında İTÜ’nün bilinirliliğinin artmasına, öğrenci, mensup ve mezunlarımızın aidiyet duygularının kuvvetlenmesine büyük katkıda bulunduğuna inanıyorum. 

Benzer duygular ile 8 Mayıs 2012 tarihinde o zamanki İTÜ Rektörü Muhammed ŞAHİN tarafından açılışı gerçekleştirilen 1773itü Satış Mekanında satılan ürünler, benim de dahil olduğum İTÜ Rektörlüğü Kurumsal Kimlik ve Logolu Ürünler Komisyonu tarafından tasarlanmakta ve ürettirilmektedir. İşletmesi İTÜ Mezunlar Derneği tarafından yürütülen mekanın çok önemsediğimiz başka bir misyonu da İTÜ öğrencilerine burs imkanı sağlamasıdır. Mekandaki satışlardan elde edilen gelir ile ihtiyacı olan İTÜ öğrencilerine burs verilmesi hedeflenmektedir.

Açıldığı tarihten bu yana büyük ilgi gören satış mekanının Mustafa İnan Kütüphanesi içindeki ilk mağazasına çeşitliliği artan ürünler sığmamaya başlayınca, Rektörlüğümüz daha büyük bir mağazaya taşınılmasına karar verdi. 24 Ekim 2013 tarihinde düzenlenen bir kokteyl ile İTÜ Ayazağa Kampüsü Merkezi Derslik Binası'ndaki yeni mağazasına taşınan mekanın açılışı, Üniversite Yönetim Kurulu'nun tüm üyeleri (Rektör, Rektör Yardımcıları, Dekanlar, Enstitü Müdürleri, Konservatuar ve Yüksel Okul Müdürleri), akademisyenler, İdari Daire Başkanları, Mezunlar Derneği Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri, mezunlar, mensuplar ve öğrencilerin katılımıyla İTÜ Rektörü Prof.Dr.Mehmet KARACA ve Mezunlar Derneği Başkanı Erol BİLECİK tarafından yapıldı.

Açılış kokteylinin tasarım ve uygulamasını Mezunlar Derneği'nin de desteğiyle komisyon olarak gerçekleştirme kararı aldık. Kampüsümüzde uygulanmaya başlanan "YEŞİL KAMPÜS" Projesine dahil olabilmek amacıyla kokteyl konsepti "GERİ DÖNÜŞÜM" olarak belirlendi. Kokteyl tasarım ve gerekli malzemelerin belirlenmesi işini bendeniz üstlendim:) Ve KEYİFLE bu işi gerçekleştirdim. Kokteyle katılan tüm konuklarımıza destekleri için teşekkür ediyor ve her İTÜ'lüyü bir müze mağazası konseptiyle tasarlanan mağazamıza bekliyorum. Buyrun:

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU/Altan BAL

Mağazanın girişine kullanılmış cam su şişelerinden elde ettiğimiz vazoları yerleştirdik.

Şişelerin etiketlerini çıkarıp yıkayıp kuruladıktan sonra geri dönüşüm kraft kağıdı ile sardık ve siyah kurdele bağladık. İçlerine İTÜ Gümüşsuyu Kampüs'teki çınarların kuru dallarını yerleştirdik. Bu dalları ben bizzat kendim geçen sene ağaçlar budanırken toplamıştım, çiçek tasarımlarımda kullanmak için :) Bugüne de kullanmak nasipmiş...Bu minik aranjmanlarla kullanılmış şişeler ve kuru dallar yeni aranjmanlara dönüştü. Bunları üniversitede Mehtap Hn ve öğrencilerim İzgi ve Işık'ın yardımıyla hazırladık.

4 Kasım 2013 Pazartesi

1773itü Satış Mekanının yeni mağazasının açılış kokteyli için "BÜYÜK/KÜÇÜK"...


1773itü Satış Mekanının yeni mağazasının "geri dönüşüm" konsepti üzerine kurgulanan açılış kokteylinde kasa bankosu üzerinde kullanılmak üzere tasarladığım ikili aranjmanları kullanılmış meyve suyu şişelerine yerleştirdim. Şık tasarımlarıyla içindeki çiçeklerle bütünleşen "şişe vazoları" beğendiniz mi? Artık günümüzde tasarımcı eli değmiş bir dizi içeçek şişesi mevcut. Siz de bunları  vazo olarak değerlendirebilirsiniz...

Bu ikili aranjmanda PROTEAlar ile MİNYATÜR ELMA dalları ve otlar kullandım. Aynı tür çiçekleri farklı boyutta iki şişeye ayna efektiyle  yerleştirerek birbiriyle zıt, ama uyumlu bir görüntü elde ettim. İşte  "BÜYÜK/KÜÇÜK" huzurlarınızda:


1 Kasım 2013 Cuma

1773itü Satış Mekanının yeni mağazasının açılış kokteyli için ikili aranjman...

1773itü Satış Mekanının açılış kokteyli için tasarladığım bu ikili aranjmanı kullanılmış boza şişelerine yerleştirdim. Aranjmanda PROTEAlar, CRASPEDIAlar, OKALİPTUS dalları, gri YOSUN ve kuru MEŞE dalları kullandım:

29 Ekim 2013 Salı

1773itü Satış Mekanının yeni mağazasının açılış kokteyli için "HAZAN"...

1773itü Satış Mekanı (http://www.1773itu.com/) İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi) logolu ürünlerin satıldığı ve gelirinin öğrencilere burs olarak aktarıldığı bir mağaza...Bu mağazada satılan ürünler, benim de üyesi olduğum İTÜ Kurumsal Kimlik ve Logolu Ürünler Komisyonu tarafından tasarlanıp ürettiriliyor :) Mağazanın işletmesi Mezunlar Derneği tarafından yürütülüyor. İlk mağaza 8 Mayıs 2012'de açıldı ve yoğun ilgi gördü. Bu bizleri çok sevindiren ilgi sonucunda mağaza daha da büyüyerek İTÜ Merkezi Derslik içinde, ilk mağazaya göre 4 katı büyüklüğünde bir alana taşındı. Bu yeni mekanın açılışı ise 24 Ekim'de düzenlenen bir kokteyl ile gerçekleştirildi. Kokteyl ile ilgili detay ve fotoğrafları daha sonra blogda paylaşacağım. 

Kokteyl tasarımını ve mekanda kullanılan çiçeklerin tasarımlarını ben üstlendim :) Geri dönüşüm üzerine kurgulanan konsept için sonbahar renklerini kullanarak kasa bankosu için tasarladığım aranjmanın adını sonbahar anlamına gelen "HAZAN" koydum. 

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU

Aranjmanı evde yaptım ve resimler bizim evde çekildi doğal olarak :)

25 Ekim 2013 Cuma

ELİF'ler...

Elif, o kadar güzel ve çok anlamı olan bir isim ki, bir arada kullanılmaları için tasarladığım bu ikiz (ayrı yumurta ikizi :) ) kuru çiçek aranjmanlarına ayrı ayrı isim bulmaktansa ""ELİF" deyiverdim...Siz hangi anlamını alırsanız :)

16 Ekim 2013 Çarşamba

BAYRAM KAHVALTISINDA GERİ DÖNÜŞÜM KONSEPTİ

Bayramları seviyorum!

Bayramda akraba, eş dostla görüşmenin yanı sıra keyifli ve lezzetli sofralarda muhabbetin yeri başka...Hele kurban bayramında yenilen nefis kavurmaların tadı bambaşka! Çocukluğumda, köyde, dedemin, bahçede babam ve amcamların yardımıyla kendi kestiği kurbanın ardından kurulan saçta pişirilen sakatat ve işkembenin lezzetini halen unutamam...Kavurma için ise etler temizlendikten ve dağıtıldıktan sonra, biraz etin dinlenmesini beklemek durumundaydık! Çoğunlukla ertesi günü kalabalık aile yemeklerinde ortaya konan kavurmayı yufka ekmeğinin içine sarıp yemenin lezzetini kelimelerle anlatmak mümkün olamıyor maalesef. Hele bir de yanında halamın yaptığı tuluk yoğurdu olursa! İstanbul gibi büyük şehirlerde bu tadları bulamıyoruz ne yazık ki :( İyi ki çocukluğumda bunları yaşamışım, çocuklarıma anlatacak anılarım var...

Kurban bizim dinimiz gereğince yerine getirilen anlamlı bir ibadettir. Bunu bir vahşet gibi algılamayı ve yansıtmayı son derece yanlış bulmakla beraber, sokak aralarında insanlık dışı çirkin görüntülerle gerçekleştirilmesini de son derece yanlış buluyorum. Biz kurbanımızı yıllardır, belediyelerce organize edilen ve kurban kesim işleminin hijyenik ortamlarda hayvanlara minimum acı çektirilerek gerçekleştirildiği merkezlerde kestiriyoruz. Kurban kesimini hayvan katliamı gibi görenler ve gösterenlerin (vejeteryan olanların dışında) diğer zamanlarda et yeyip yemediklerini çok merak ediyorum doğrusu...

Şu anda bir yandan akşama yiyeceğimiz kavurmamızı ocakta yavaş yavaş pişirirken, sizlerle bayram kahvaltı soframızı paylaşmak istedim. Bu arada şunu da belirtmek isterim ki, benim bu sofra görüntülerini paylaşmaktaki amacım yeyip içtiklerimizi göstermek değil, sofra tasarımını paylaşmaktır :) Bazen tabakları boş göstermem bu yüzden!

Bayram kahvaltımızda, bu sene geri dönüşüm konsepti yapmak istedim. Geri dönüşüme üniversite öğrenciliğimden beri (1988-1992) meraklıyım. O zamanlar her mahallede geri dönüşüm kutuları yoktu. Ben evdeki süt, maden suyu, vs şişelerini toplar, minibüse şangır şungur ses çıkaran şişelerle biner ve Üsküdar'da vapur iskelesinin önündeki geri dönüşüm kutularına atardım. Sonrasında tekstil atıklarını değerlendirmek üzere bazı kompozit malzemelerin tasarım ve üretimine merak sardım. İki adet TÜBİTAK projesi, bir dizi bitirme projesi ve yüksek lisansı da bu konu üzerine yaptırdım. Şu an halen atıklarının geri dönüşümü ile alakalı projelerimiz devam etmektedir.. İnsan nüfusu akıl almaz bir hızla çoğalıyor. Tıp ilerledikçe insan ömrü uzuyor. Öte yandan kaynaklarımız tükeniyor. Çocuklarımızın ve torunlarımızın bizim yaşadığımız dünya gibi bir dünyada yaşamasını istiyorsak doğal kaynaklarımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Kullanılmış ürünleri doğaya çöp olarak atmaktansa geri dönüştürerek hatta up-cycle yaparak katma değeri yüksek ürünler elde edebiliyoruz. İşte bayram kahvaltımızda kullandığım bu tabaklar bu tip ürünler. Beykoz Cam Atölyesi'nden satın aldığım bu tip ürünleri çeşitli mağazalarda mutlaka görmüşünüzdür. Ben bu sofrayı kurarken çok keyif aldım, umarım siz de resimlere bakarken keyif alırsınız...

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU

Masanın sol köşesinde çeşitli sukkulentler kullanarak düzenledğim bir arajmanı dekor olarak kullandım. Bu aranjman ile ilgili detayları bilahare blogda görebilirsiniz :) Kullanılmış boza (bayılırım!) ve meşrubat şişelerinin etrafını kraft kağıdı ile bağlayıp doğal rafya ile sararak vazo olarak kullandım. Ayrıca üç tane küçük saksıda sukkulenti de yerleştirdim. Sofranın genel görünüşü:


Diğer uçtan sofranın görünümü...


 Domatesi ikram ettiğim tabak üç tane küçük meşrubat şişesinin bir araya getirilmesi ile elde edilmiş.


Peynir tabakları ise büyük şişelerin form verilmesi ile elde edilmiş.


Biberi ikram ettiğim tabak ta  üç tane küçük meşrubat şişesinin bir araya getirilmesi ile elde edilmiş.


Reçellikleri koyduğum tabaklar ise maden suyu şişelerinden elde edilmiş.

Geri dönüştürülmüş aslında up-cycle ürünleri tahta ve stone ware tabaklar ile bir arada kullanarak uyumlu bir görünüm elde ettiğim düşünüyorum. İkramların çoğu benim memleketim Denizli ve eşimin memleketi Tetova'dan (Makedonya) tedarik edilmiştir :) Oldukça yöresel ve lezzetli bir kahvaltı oldu.

HAYIRLI BAYRAMLAR!!!

14 Ekim 2013 Pazartesi

2013 yazının ardından...

Bu yaz, okullar kapanınca taşındığımız yazlığımızı, ancak okullar açıldıktan 1 ay sonra bırakabildik. Halen de bir parçamız orada...Güzel bir yazın ardından, yaz boyu (internet bağlantımız olmadığından) paylaşamadığım görüntüleri yazdan kalma şu günlerde sizlerle paylaşmak istedim. Bu yaz bizi yalnız bırakmayan tüm akraba, arkadaş ve dostlarımıza teşekkür ederiz. Yazlığımız sizlerle güzel...

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU (Güzel olanlar Samir'in objektifinden, diğerleri benim cep telefonum ile çekilmiş.)

İşte burası bizim keyifli sohbetlere ev sahipliği yapan mütevazi terasımız:

12 Eylül 2013 Perşembe

Masaüstü için kurutulmuş çiçek tasarımı: ALİYE...

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU

ANATOLI'nin bu muhteşem kabı (ALİYE) için çiçek tasarlamak çok keyifli oldu! Bu tasarımda güller, tropik çiçekler, erengüller ve yıldız çiçekleri kullandım. Kabın güzelliğinin, özellikle ayaklarındaki detayın örtülmemesi için çiçeklerin kenardan içeride kalmasına özen gösterdim. Yüce anlamına gelen "ALİYE" isminin bu tasarımıma yakıştığını düşünüyorum:

Masaüstü için kurutulmuş çiçek aranjman tasarımı: KIRMIZI...

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU
Yemek masası için taneli meyveli çiçeklerin ağırlıkta olduğu "KIRMIZI":

11 Eylül 2013 Çarşamba

Kurutulmuş çiçek aranjmanı: "EFLATUN"...

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU
Uzun ve eskitme bir seramik vazo için tasarladığım "EFLATUN"da vazonun rengiyle uyumlu eflatun kurutulmuş gülleri tropik çiçekler ve ağaç dalları ile beraber kullandım:


Yemek masası için kurutulmuş çiçek tasarımı: RÜYA...

Kesme çiçek tasarımı yapmayı tercih ederim biliyorsunuz, çünkü kurutulmuş çiçeklerin renkleri maalesef daha solgun oluyor. Çiçekler kurutulunca renkleri de orijinalliğini kaybediyor, soluklaşıyor. Ama özel solusyonlarla kurutulmuş çiçeklerin bazıları fena da olmuyor :) Bu aralar kuru çiçek aranjmanları tasarlamaya başladım. Bazılarını sizlerle paylaşayım dedim...

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU

Yemek masası üstü içi tasarladığım "RÜYA"da kuru güller ve tropik çiçekleri ALL HAPPY DAYS'ten bir jardenierin içine yerleştirdim. Aranjmanın sol ve sağ tarafında farklı çiçekler kullanarak bir asimetri yarattım; böylece bir süre sıkılmadan kullanılabileceğini düşündüm. Tasarımın soldan görünüş:

25 Ağustos 2013 Pazar

TERASTA NANELİ KARPUZ SUYU KEYFİ...

Karpuza ailecek bayılırız! Karpuzumuzu buzdolabında yer olmadığından dışarda tutmak zorunda kalmıştım ve canımız karpuz istedi. Ilık karpuz da hiç yenmezdi:( Sevgili Beyhan'ın hediyesi dergide gördüğüm karpuz suyunu deneyeyim dedim. Karpuzu blenderdan geçirdim. Soğutma amaçlı "nane yaprakları ilave ederek elde ettiğim buzları" da ekleyince harika bir tat elde ettim! Sunumu ise kavanozlarda yaptım:) Yaşasın geri dönüşüm! 
Karpuzla kontrast renklerde lime, liş (lychee) ve altın çilek (golden berry) meyveleri ile süslediğim servis tabağını tepsi olarak kullandım. Tavsiye ederim :)


AİLE BAYRAM KAHVALTISI

Çocukluğumdaki bayramlar deyince aklıma ilk gelen görüntü babaannemin yaptığı zeytinyağlı, karabiberli yumurta...Komik ama gerçekten bayram dendiğinde ilk aklıma gelen görüntü bu oluyor. Neden bilmiyorum, belki de lezzetini çok sevdiğimden. "Nerede o eski bayramlar!" diyerek özlemle eski bayramları ananlar çoğunlukta, valla açıkçası ben şu yaşımda bayramın daha çok zevkine varıyorum. Belki  bu ailecek bayrama verdiğimiz önemden ve halen o eski bayramları yaşamaya devam ettiğimizden kaynaklanıyor...Bayramı tatil fırsatı gibi görmeyip gerçekten bayramı yaşamamızdan ileri geliyor...

Eşimin ailesinde geleneksel olan kuşluk yemeğini birkaç yıldır kahvaltıya çevirdik, çok da iyi oldu. Geçen seneden beri de Ramazan Bayramı yaz dönemine denk geldiği için bu aile kahvaltısını terasta açık havada gerçekleştiriyoruz. Çok keyifli geçen bu Bayram kahvaltısına bu sene sizleri de konuk etmek istedim! 

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU
Bayramın neşesini yansıtan cıvıl cıvıl, renkli Bayram Soframıza Hoşgeldiniz!


Maden suyu şişelerinin üzerindeki etiketleri temizledikten sonra minik vazolara dönüştürdüm. Yaşasın geri dönüşüm! Bayramın neşesini, coşkusunu yansıtacak cıvıl cıvıl bir sofra istediğimden canlı renklerde JERBERA ve KASIMPATI çiçekleri ile minik aranjmanlar yaptım. Maden suyu şişelerini rafyalar ile sarıp kurdele yaptım ve oturma düzeni için hazırladığım kartları şişe-vazolara astım:

Ayrıca her sandalyeye de minik çiçek aranjmanları hazırlayıp bağladım. Her konuğun bardağını farklı model ve renklerde kullanmanın cıvıl cıvıl görünüme katkıda bulunacağını düşündüm. Rahmetli canım babaannemin bakır sahanları ise bayram soframızın en nadide parçaları tabii ki!

Masamız dar olduğundan ikramları ayrı bir masada sunmam gerekti. İkramlar için hazırladığım masada elde etmek istediğim cıvıl cıvıl görüntü için farklı renk, şekil ve tarzlarda servis tabakları kullandım.

İkramları Sevgili Nihan'ın bayram hediyesi tropik meyveler ile süsledim. Laboratuarımızın bahçesinden topladığım çeşitli çiçekler de (Oktay Abicim teşekkürler.) sofrayı süslememde yardımcı oldu:

Tropik meyveleri bir kuş kafesinde sundum. Zeytinlerin sunumu için kavanozlardan faydalandım. Kavanozların dibine kuru portakal ve limon dilimleri yerleştirdim, üzerine de zeytinleri yerleştirdim. Çok hoş bir görüntü elde ettiğimi düşünüyorum :)

Köyden gelen özel pembe domatesleri zeytinyağlı ve hiç katkısız tercihleri ile sundum. Çaya ilave etmek için lime dilimleri hazırlayıp bir kavanoza yerleştirdim.

"Star fruit' yıldız kesitiyle çok estetik bir süsleme sağladı.

Kuşlarsız olur mu?

Reçel kavanozlarını eskitme çerçeveye sahip aynanın üzerine yerleştirdim. Aynanın eskitme rengi, ortancaların rengi ile müthiş bir uyum sergiliyordu! Bunu benden başka fark eden var mı bilmiyorum ama olsun :)

Peynir tabağını yerden tasarruf için ayaklı kullandım; tropik meyveler ve kuru yemişler ile süsledim. Tel ve burgu peynirleri ise Prag'dan aldığım el yapımı, eskitme, çiçekli, kırmızı seramik tabaklarda servis ettim. Bu tabaklarımı çok seviyorum:)

Veeeee işte eski bayramlar denince ilk aklıma gelen görüntü: Babaanemin zeytinyağlı yumurtaları! 

Nur içinde yat babaannecim...

Bayramlarda denk gelen uzun resmi tatilleri fırsat bilip çoğunuz tatile dönüştürüyorsunuz, anlıyorum da, ama biliyor musunuz?: Bayramlarda MUTLU BİR AİLE KAHVALTISInın yerini hiçbir tatil tutmuyor...

Mutlu ve aileye bağlı çocuklar yetiştirmek için, gelecek nesillerin atalarına sahip çıkması, sevmesi sayması için bunda bir aracı olan bayramlara sahip çıkın, akrabalarınızı ziyaret edin, ziyaret edemediklerinizi arayın sorun, büyüklerinizin hayır duasını alın, çocuklara hediyeler alarak onları sevindirin, bayram harçlığı vermeyi ihmal etmeyin:) Bunların beraberinde getirdiği manevi huzuru hepinizin yaşaması dileğiyle NİCE BAYRAMLARA...

29 Temmuz 2013 Pazartesi

ATAHAN'IN HEDİYESİ ECHEVERIA: "NAZLI"...

Kardeşim Atahan benim gibi çiçeğe meraklı, üstelik yaprağından, tohumundan, çeliğinden vs. çiçeği  kendisi yetiştirip büyütmeye meraklı. Zaten onun sayesinde sukkulentlerle tanışıklığım. Geçen hafta sonunda onu ve ailesini ziyarete gittiğimizde bana yine muhteşem bir çiçek hediye etti! Düzce'de yaşıyorlar ve Düzce'nin havasında büyüyen çiçekler, Düzce'nin yemyeşil doğası gibi bir başka oluyor...

İşte terasımdaki sehpamın yeni konuğu : ECHEVERIA. Adını dikerken çok zorlandığım için "NAZLI" koydum:

Bu güzelliğe hayran olmamak elde değil! Onu yeni aldığım saksıma dikerken çok zorlandım. Çok hassas bir bitki ve saksı ağzı dar bir küp şeklinde. Echeveria'nın rengi ve formunun saksıyla çok uyumlu olacağını bildiğimden inat ettim, illa bu saksıya dikmek istedim.  Zarar vermeden dikmeye çalışmak gerçekten çok zor oldu. Maalesef birkaç yaprağı koptu, çünkü bakımı çok kolay bitkiler olmasına rağmen sukkulentlerin bu türleri hareket ettirmeye gelmiyor. Kopan yaprakları çoğaltmak üzere hemen suya ısladım. ECHEVERIA'nın yapraktan çoğaltılması mümkün. Terasımda şu an, geçen seneden çoğalttığım birkaç farklı türde sukkulentim var. Bunları instagramda paylaştım. Beni instagramda (TELEMSADIKOĞLU) adıyla takip edebilirsiniz. Blogda daha kaliteli resimler istediğim için eşim Samir'in müsait bir zamanını bekliyorum makinasıyla çekmesi için. Bu resmi de cep telefonuyla çektim ama dayanamadım yayınlıyorum :)

Teşekkürler Atahan...

26 Temmuz 2013 Cuma

İLK KURU ÇİÇEK ARANJMANIM: MİNİ LAVANTA BAHÇESİ...

Aslında artık kuru çiçeklerden aranjman pek yapmıyordum; kesme çiçekleri tercih ediyorum, biliyorsunuz. Eskiden kuru çiçekler kullanırdım, ama kesme çiçeklerle dahqa fazla haşır neşir olduktan sonra canlı çiçeğin enerjisinin kesinlikle bir başka olduğunu keşfettim. İnsan asla asla dememeli :) Bu aranjmanı bir ihtiyaç üzerine tasarladım. İşin ilginç tarafı yaparken de bayağı bir zevk aldım.

Fotograflar: Samir SADIKOĞLU

Tasarımda kuru iri bamyalar ve kuru lavanta dalları kullandım. Kutunun üzerinde de lavanta resmi var :)

Kartımızı da iliştirdik mi, tamam!

25 Temmuz 2013 Perşembe

ORTANCALARLA BİR ARANJMAN: YAZ GÜZELİ...

Ortancalar tüm ihtişamları ile İstanbul'un birçok bahçesinde boy gösteriyor şu günlerde! Yazlığımızın bulunduğu sitenin bahçesinde de yarı gölgelik alanlar pembe, mor ve beyaz ortancalarla dolu. Yatak odasının penceresini açtığımda her sabah pembe pembe bana gülümsüyorlar. 

Bizim laboratuarın girişinde de laboratuar çalışanlarının itina ile baktığı ortancalar kapıdan girenleri kendilerine hayran bırakıyor. Geçenlerde bana birkaç tane hediye ettiler ve ben de aşağıdaki aranjmanı yaptım:

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU


23 Temmuz 2013 Salı

MİNİK LAVANTA DEMETLERİYLE KALABALIK BİR AİLE İFTARI...

Ramazan ayının bereket ve bolluğunu akrabalar ve dostlarla yaşamayı, eşim de ben de çok seviyoruz. Eşimin ve benim akrabalarımın bir araya geldiği yazlığımızda verdiğimiz kalabalık iftar yemeğini, iftar zamanı telaşından çok detaylı görüntüleyemesek de "büyükler masasını" yine de sizlerle paylaşmak istedim. Çocukların masasını maalesef görüntüleyemedik :)

Yeme alışkanlığı olarak genelde az çeşidi aynı anda yemekten hoşlandığımdan ve çok karıştırmayı sevmediğimden menülerim genelde sade olur. Misafirlerim umarım doyuyordur :) İftarda ise özellikle abartmayı sevmiyorum; artan ve dökülmek zorunda kalan yemeklere çok acıyorum. Oruç tutunca insanın gözü aç oluyor ve çoğu insandan gözlemlediğim yemeklere "saldırılıyor" :) bunun hiç sağLıklı olduğunu düşünmüyorum; normalden farklı yememek lazım. Böyle yazdığıma bakmayın bu arada, benim de bazen yemeği abarttığım olabiliyor tabii ki! Ne demişler, "Hocanın dediini yap, yaptığını yapma!" :)

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU

İftara hazırlanmaya tabii ki bir önceki gün başladım. Tahta peçete halkaları, halkalara sıkıştıracağım minik lavanta demetleri, yaprak desenli nonwoven peçeteler...

Instagramda hazırlıklarla ilgili yayınladığım fotoğraf: Beni instagramda TELEMSADIKOGLU adıyla takip edebilirsiniz...


Evet gelelim bizim iftar sofrasına. Aslında iftarda yemeği en sevdiklerim: İftar sofralarının olmazsa olmazı iftarlıklar.. 

TERASTA MÜTEVAZİ BİR İFTAR...

Geçen hafta sonunda yakın dostumuz olan bir aileyi mütevazi bir iftar sofrasında ağırladık. İftarda başlayan sohbet o kadar keyifli idi ki sahuru da beraber yaptık :) 

Terasımız küçük olduğundan, çocuklar ve bizim için iki ayrı sofra kurmak durumunda kaldım. Çok mütevazi bir iftar sofrası oldu gerçekten, ama yine de görüntülemek istedim...

Fotoğraflar: Samir SADIKOĞLU

Yazlığımızın bulunduğu sitenin bahçesi lavantalarla dolu. Rüzgar estikçe mis gibi kokuları etrafta yayılıyor...Ben de sofrayı süslemek için evin girişindeki çiçeklikteki lavantalardan faydalanayım dedim :) 

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Terasta kahve keyfi başkadır...

Bir süredir blogda yayın göremediğinden yakınan arkadaşlarımla da paylaştığım gibi, son aylardaki bazı üzücü olaylardan dolayı, içimden pek yayın yapmak gelmiyor. Bu sebeple, yaz başında söz verdim ama maalesef, bu yaz için terasımı düzenlerken tecrübelerimi adım adım sizlerle paylaşmak kısmet olmadı. Sizlerle paylaşamasam da terasımı düzenledim ve dostlarla keyifli muhabbetlere açtık...

Yoğun hatta "çok" yoğun geçen bir akademik yılın ardından fazlasıyla hak ettiğimi düşündüğüm bir mola vermek istedim ve çocuklarım, eşim, ailem ve dostlarımla geçireceğim güzel bir haftanın beklentisiyle geçen hafta izne ayrıldım. Ve geçen hafta beklentilerimin de üstünde inanılmaz keyifli geçti! 

Hemen hemen her gün, davetimi kırmayıp gelen başka bir arkadaşımla terasımda bol kahkahalı, çok lezzetli, bol dedikodulu kahve sohbetlerimiz oldu. Bunlardan birkaç kareyi sizinle paylaşmak istedim. 





Bu vesileyle, bereketini hem manevi hem de maddi anlamda yaşayacağımız hayırlı bir Ramazan ayı diliyorum...